Sosyal medya Kişisel mahremiyet, Bireyin günlük hayatına ait kareleri ve bilgileri, sosyal medya ortamında diğer kullanıcılara açık bir şekilde paylaşması sıradan bir hal almıştır. Bireyler özel hayatlarını, arkadaşlarını, ailelerini, eşlerini, sevgililerini ve onlarla paylaştıkları zamanı, iş hayatlarını, evlerini fotoğraflayarak veya video kaydı ile sosyal medyada yayınlamaktadırlar.
Bunun yanı sıra kamusal olan alışveriş merkezi, sokak gibi mekanlarda da fotoğraf çekerek ve video kaydederek bu içerikleri sosyal medyada paylaşmaktadırlar. Böylece bir birey kişisel tercihi gereği sosyal medyada hiç yer almasa ve hayatını yayınlamasa dahi kamusal alanda bir başkasının çekmiş olduğu fotoğraf veya videoda görüntülenebilmektedir. Dolayısıyla, birey kendince önlemler alsa da tanımadığı birinin sosyal medya paylaşımında kendisine rastlayabilmektedir.
Bu durum, sosyal medya paylaşımlarının yalnızca bireyin kendi mahremiyet alanını ihlal ettiği bir boyuttan çıkarak, bir başkasının mahremiyet alanını da suistimal ettiği bir boyutta olduğunu göstermektedir. Ağ üzerine yüklenen düşünceler, konuşmalar, anılar ve izler başkalarına ait olur ve onlara el konulur .
Bireyin görünmekten ve kendini kamusal bir alan olan sosyal medyada ifşa etmekten kaçınması, sosyal medya kullanımının yaygınlaştığı bu çağda olağandışı ve tuhaf olarak karşılanabilmektedir.
Herkesin çevrimiçi olduğu ve herkesin çevrimiçi olması gerektiğinin düşünüldüğü bu çağda, bireyin mahrem alanının sınırlarını keskinleştirmesi zorlaşmaktadır. Toplumda meydana gelen bu şeffaflaşma ile mahrem alanların kamusallaştırılması normalleşmektedir.
Sosyal medyanın yaygınlaşması sürecine kadar televizyon ve medya; yayınlanan yarışma ve magazin programları ile ifşa, görünme ve mahrem alanların ihlali gibi unsurlar meşrulaşmıştır. Dolayısıyla sosyal medya ile tanışan toplum, bunun mahrem alanına zarar verebileceği düşüncesine kapılmamıştır çünkü görünmenin, popülerliği beraberinde getirdiğine inanmaktadır.
Kişisel mahremiyet ve ruhsal bir çıplaklık ortamı
Esasında sosyal medya mecraları da, kullanıcıları paylaşımlar yapmaya teşvik ederek fiziksel, sosyal ve ruhsal bir çıplaklık ortamı sağlamaktadır. Artık görünmez ve gizli olmak değil, daha fazla görünmek var olmak anlamına gelmektedir. Sosyal medya üzerinde şahit olduğumuz tüm yaşamlar birer gösteridir.
Gerçek yaşam olarak temsil edilen şey, aslında daha gerçekçi hale getirilmiş bir gösteri yaşamı olarak ortaya çıkmaktadır. İnternet kullanıcılarının kendi gösterilerini yaratıp başkalarının gösterilerini seyredebildiği bu sanal mecralar, çeşitli skandallarla gündeme gelmektedir. Böylece bazı kullanıcılar bu mecralara karşı mesafeli durmaları gerektiğini anlamaktadır.
Mart 2018’de gündeme gelen Facebook skandalı en taze örneklerden biridir.
Mart 2018’de Cambridge Analytica isimli veri analizi firmasının 50 milyon Facebook kullanıcısının kişisel bilgilerini izinsiz olarak topladığı skandal bir haber olarak gündemdeki yerini almıştı. Bu skandal, sosyal medya kullanıcılarının “Facebook’u Sil” kampanyası başlatmasına ve Facebook’un hisselerinde düşüş yaşanmasına neden oldu.
Bu olayın hemen ardından İngiliz medyası aracılığıyla özür dileyen Mark Zuckerberg, böyle bir olayın bir daha tekrarlanmaması için gerekli önlemleri aldığını ve kullanıcılardan kişisel veriler talep eden uygulamalara sınırlamalar getirdiğini ifade etti.
Zuckerberg aynı zamanda ABD Kongresi’nde verdiği ifadede, Senatör Dick Durbin’in “Eğer dün gece kaldığınız otelin adını paylaşmış olsaydınız rahat hisseder miydiniz?” sorusuna “Hayır. Muhtemelen bunu herkese açık bir şekilde yapmazdım. Herkesin bilgilerinin nasıl kullanıldığı konusunda kontrol sahibi olması gerektiğini düşünüyorum” yanıtını verdi ve 14 Nisan 2018 tarihli haberlere göre, Facebook neredeyse 20 milyon kullanıcısını kaybetti.
3 Mayıs 2018’de yayınlanan bir habere göre ise; bir anket uygulaması aracılığıyla Facebook kullanıcılarına ait verileri toplayarak 2016 ABD Başkanlık Seçimleri’nin ve Brexit referandumunun sonuçlarını etkilemekle suçlanan Cambrdige Analytica firması iflas başvurusunda bulunduğunu açıkladı.
Olayın ardından ABD Federal Ticaret Komisyonunun açtığı soruşturma sürerken; 4 Ekim 2018 tarihli bir habere göre ise, bu skandal olaydan sonra Avrupa Birliği tarafından Facebook’a soruşturma başlatılarak 1,6 milyar dolara varacak para cezası kesilebilecek.
Yaşanan bu skandal olay kullanıcıların, sosyal medya mecralarının ve internet ortamının gizliliğine olan güveninin ciddi şekilde sarsılmasına neden olmuştur. 4 Haziran 2018 tarihinde Marketing Türkiye web sitesinde yayınlanan bir habere göre; küresel araştırma şirketi Ipsos’un Türkiye dahil 25 ülkede yaptığı araştırma, internet kullanıcılarının online ortamdaki mahremiyeti hakkında bir önceki yıla göre daha endişeli olduğunu ortaya koymaktadır.
Online ortamda mahremiyet, Sosyal medya Kişisel mahremiyet
Bu araştırmaya katılım gösteren bireyler, online ortamda mahremiyetleri konusunda artan endişelerine dair şu sebepleri sıralamaktadır: Siber suçlar, internet şirketleri, diğer internet kullanıcıları, hükümet, genel olarak şirketler ve yabancı hükümetler. Araştırmaya göre her on kişiden üçü, sosyal medyanın hayatını daha kötü bir hale getirdiğini düşünmektedir.
Görülmektedir ki; sosyal medyada kullanıcıların mahremiyeti ve bu mahremiyetin ihlali güncel olarak tartışılan konulardan biridir. Bu nedenle; sosyal medyada mahremiyet konusu önem taşıyan, üzerinde durulması ve düşünülmesi gereken bir niteliğe sahiptir.
Kamusal Alan Olarak Sosyal Medya
Bireylerin iletişim kurmak ve sosyalleşmek üzere yer aldıkları sosyal medya ortamları, bu işlevlerinin dışında bireylerin kendileri için sanal bir kimlik inşa etmelerine olanak sağlamaktadır. Bireyin kendini özgürce ifade edebilme imkanı bulduğu sosyal medya ortamları yeni kamusal alanlar niteliğindedir. Bütün kullanıcıların bir arada bulunması, topluluklar oluşturması ve çeşitli konularda paylaşımlar yaparak diğer kullanıcıların da bu paylaşımlara ulaşmasını sağlaması ile sosyal medya; kamusal bir alan olarak kabul edilmektedir.
Bireyin sosyal medya mecralarında günlük hayatına, kişisel düşünce ve duygularına dair paylaştığı her bilgi diğer kullanıcıların da erişimine açık hale geldiği için kamusallaşmaktadır. Özel hayata ve mahrem alana ait olan paylaşımlar da kamusal bir alan olan sosyal medyada paylaşılarak özellik ve mahram olma niteliklerini yitirerek kamusal bir hale gelmektedir.
Sosyal medya ortamlarında mahrem alanına dair bilgileri paylaşan, diğer kullanıcıların bu tarz paylaşımlarını gören ve bu durumu yadırgamayan birey için; mahremiyet kavramı oldukça dar bir alan ile sınırlıdır. Sosyal medyada kullanıcıların en özel anlarını, evlerini, ilişkilerini, mesajlaşmalarını paylaşmaktan çekinmedikleri göz önüne alındığında; birçok sosyal medya paylaşımında değişen mahremiyet algısının yansımalarına rastlanabilmektedir.
Postmodern çağda bireyler; haberdar olma, gündemi takip etme, bilgi edinme, diğerleri ile iletişimde kalma, yeni insanlarla tanışma, duygu ve düşünceleri hakkında geri bildirim alma gibi eylemler için kamusal alanlar olan sokak, iş yeri, kafeterya gibi mekanlar yerine sosyal medyayı tercih etmektedirler.
Çünkü sosyal medya zaman ve mekandan bağımsız olmayı, her an her yerde etkileşim halinde olmayı sağlamaktadır. Böylece fiziksel olarak kamusal olan sokak ve iş yeri gibi alanlarda daha fazla vakit geçirmek yerine birey sosyal medyada aktif olmayı amaç edinmektedir.
Youtube’da Gizlilik ve Sosyal medya Kişisel mahremiyet
Youtube, kullanıcıların oluşturdukları kanallarının kategorilerine bağlı olarak video içerik ürettikleri bir internet platformudur. İçerik üreticilerinin bazıları kanallarında yalnızca VLOG (Video Blog) adı verilen türde içerikler paylaşırken, bazı kullanıcılar ise ana kategorilerine ek olarak VLOG türündeki videolar paylaşmaktadır. VLOG türündeki videolar; genellikle kullanıcıların yaşamlarından kesitler paylaştıkları görüntüler içermektedir.
Kullanıcıların kendi yaşamlarını ne ölçüde paylaştıklarına bağlı olarak; seyirciler, içerik üreticisinin yaşamına dair detaylar hakkında bilgi sahibi olabilmektedirler. Seyircilerin, içerik üreticisinin yaşamına dair bilgi sahibi olduğu konular çoğu zaman bireyin mahremiyet sınırlarının kapsamındadır. İçerik üreticisi, yaşamını olduğu gibi seyircilerle paylaştığında, aslında mahremiyet sınırlarının kapsamında olan konulara müdahale edilmesine izin vermektedir.
Youtube kanalında içerik üreten bireyler, ürettikleri video içerikler dahilinde farkında olarak veya farkında olmadan yaşamlarının birçok detayını; içeriğin ulaşacağı seyirciler hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadan yayınlamaktadır. Bu durum, içerik üreticisinin mahremiyeti hakkında endişe verici niteliktedir.
Çünkü, Youtube erişimin kolay olduğu, herkese açık bir internet sitesidir ve içeriğe bir tıkla ulaşabilen seyircilerin niyetleri hakkında fikir sahibi olmak mümkün değildir. Ürettikleri profesyonel video içerikleri Youtube üzerinde yayınlayan ve bunu meslek olarak icra eden içerik üreticileri, mahrem alanlarının sınırlarını koruma noktasında daha az hassas davranmaktadırlar.
Sosyal medya kullanıcılarından özellikle de yüksek takipçi sayısına sahip olanlar, siber zorbalığa da maruz kalmaktadırlar. Sosyal medya ortamlarında bireylerin diğer kullanıcılara yönelik kasıtlı olarak gerçekleştirdiği aşağılama, iftira, dedikodu, taciz, tehdit, utandırma ve dışlama gibi rahatsızlık verici eylemler “siber zorbalık” olarak adlandırılmaktadır.
Siber zorbalık eylemi, Sosyal medya Kişisel mahremiyet
Siber zorbalık eyleminde bulunan internet kullanıcılarının potansiyel suçlular olarak toplumda yer aldıkları düşünülürse, kullanıcıların sosyal medya ortamlarında mahremiyet sınırlarınışeffaflaştırması birtakım tehlikeleri beraberinde getirebilmektedir. Uzun vadede bu tehlikelerin ön görülmesi gerekmektedir. Dünya genelinde bu duruma örnek olarak verilebilecek olaylar yaşanmıştır.
Kanada’da yaşayan Amanda Todd popüler bir video-sohbet sitesinde yaşıtı olduğu düşündüğü bir yabancı tarafından istismar edildi ve bu istismarı gerçekleştiren şahıs, istismar etmeye devam edebilmek için internet üzerinden ulaştığı ev adresi, ailesi, gittiği okul gibi bilgilerle genç kızı tehdit etti.
Genç kızdan yaşça büyük olan sapık, kızı tehdit etmek üzere görüntülerini okulundaki kişilere gönderdi ve genç kız okul değiştirmek zorunda kaldı. Amacına ulaşamayan ve hırslanan sapık, gittiği yeni okulda da genç kızı elindeki görüntülerle zorbalığa maruz bıraktı. Bütün yaşadıklarına dayanamayan Amanda, 15 yaşında kendi yaşamına son verdi.
Bu ve bunun gibi birçok örnek her gün yaşanmaktadır ve bireyler sosyal medya üzerinden mahrem alanlarını korumaya devam etmedikçe de ne yazık ki yaşanmaya devam edecektir.
İnternete ve sosyal medyaya erişim kolaylaştıkça ve kullanıcılar bilgilerini bu ortamlarda paylaşmak konusunda tereddüt etmedikçe, gizlilik ve mahremiyet odaklı problemler gündemi meşgul etmeye devam edecektir.
Mahremiyetin İhlal Edildiği Durumlar
İnternet kullanımının son derece yaygınlaştığı ve internet kullanıcılarının bilgilerini internet ortamında rahatlıkla paylaştığı bu çağda, güvenliğe ve Kişisel mahremiyete yönelen tehditler de ciddi boyutlara ulaşmaktadır. İnternete bağlanma eyleminin son yıllarda daha çok bilgisayar yerine akıllı telefonlar üzerinden gerçekleştirilmesi ve akıllı telefon kullanımının yaygınlaşması, sanal ortamlarda mahremiyetin ihlal edildiği durumlara yol açmaktadır.
Akıllı telefonlarda çalışan uygulamalar; konum bilgisine erişme, dosyalara erişme, kameraya erişme gibi izinleri kullanıcıdan talep etmektedir. Yüklenen uygulamaları verimli bir şekilde kullanabilmek için bu izinleri kabul etmek zorunda kalan akıllı telefon kullanıcıları, Kişisel mahremiyetlerinin ihlal edilmesine ve kişisel bilgilerine erişilmesine rıza göstermiş olmaktadırlar.
Aynı şekilde internet kullanıcılarının arama motorlarında gerçekleştirdiği aramalar, mesajlaşma uygulamaları ile gerçekleştirdikleri konuşmalar ve sosyal medya mecraları üzerinden paylaşılan içerikler reklam verenler tarafından takip edilmektedir.
Kullanıcıların tüketim alışkanlıklarını, ihtiyaçlarını ve ilgi alanlarını sunan bu bilgiler ile reklam verenler; internet ortamında tüketicilerin karşısına uygun reklamların çıkmasını sağlamaktadır. Arama motorlarında gerçekleştirilen aramaların dahi gizli kalmaması, Kişisel mahremiyet ihlalinin boyutlarını gözler önüne sermektedir.
Ünlü insanların yaşadığı hayatı her gün daha çok arzuluyoruz ve hayatımızı tıpkı onlar gibi izleyici kitlesi için yaşamak istiyoruz. Dikizlemeyi doğuran da bu zaten. Ünlüler gibi yaşam arzusunu besleyen ise başkalarının gözü üzerimizdeyken daha güvende olacağımızı düşünmemiz.
Tabi bize daha iyi hizmet edeceklerine inanarak, şirketlerin ve hatta hükümetlerin depolamasına izin verdiğimiz kişisel bilgilerin bir gün aleyhimize dönebileceğini aklımıza bile getirmiyoruz.
Bizi kendimizi teşhir etmek konusunda cesaretlendiren her şey, tuhaf bir biçimde, gözlem altında tutulmaya da alıştırıyor.
Caddelerdeki MOBESE kameraları, arkadaşlarımız, bankalar, telefon şirketleri, hayatlarımızın bu derece iç içe geçmesini mümkün kılan internet servis sağlayıcıları bizi sürekli gözetliyor. Acaba biz bu ağın üzerindeki örümcek miyiz, yoksa ağa yakalanmış sinekten başka bir şey değil miyiz?”
Mahremiyetin ihlal edilmesi
Sosyal medya kişisel mahremiyet ihlal edilmesi ile güvenlik boyutunda karşılaşılan tehlikelerden biri de siber saldırılardır. Kredi kartı bilgilerinin ele geçirilmesi, sosyal medya hesaplarının çalınması ve e-posta adreslerinin ele geçirilmesi gibi durumları kapsayan siber saldırılar, internet kullanıcılarının hayatını ciddi boyutlarda etkileyebilmektedir.
Dolayısıyla internet kullanıcıları, siber saldırıya uğramalarına ve sosyal medya hesaplarının ele geçirilmesine rağmen internet ortamında yer almaktan vazgeçmemektedirler. Siber saldırılara ve kredi kartı bilgilerinin paylaşılmasını güvenli bulmamalarına rağmen bireyler, internet üzerinden alışveriş yapmaya devam etmektedirler.
Kredi kartı, TC kimlik numarası gibi bilgilerin mahrem bilgiler olduğunun farkında olan kullanıcılar, sosyal medya üzerinden paylaştıkları diğer bilgiler konusunda aynı hassasiyeti göstermemektedirler.
İnternetin sağladığı yeni olanaklar, Kişisel mahremiyet
İnternetin sağladığı yeni olanaklar, hayatımızı kamuya açmak için yeni fikirler de sunuyor ve böylece hep biraz daha fazla görmeye ve görünmeye yani dikizlemeye çalışıyoruz.
Birkaç saatini arkadaşının ve arkadaşının arkadaşlarının profil fotoğraflarını inceleyerek harcayan herkes dikizlemenin ne olduğunu gayet iyi bilir. Dikizlemek, herkes hakkında her şeyi bilme ve öğrenme arzusudur. Bu arzuyu tatmin karşılığında, herkesin sizin hakkınızdaki her şeyi öğrenmesine de izin vermiş olursunuz. Diğer tüm özellikleri bir yana bıraksak bile, dikizlemenin bağımlılık yaptığı gerçeğini görmezden gelemeyiz.
Dolayısıyla internet ve sosyal medya ortamları da birer panoptikon niteliği taşımaktadır. Bireylerin birbirlerini ve iktidarların bireyleri gözetleyebildiği sanal ortamlar, bireyleri sürekli görünür olmaya teşvik etmektedir. Olabildiğince çok sayıda sosyal medya mecrasında var olmaya başlayan birey, kendisi hakkında her geçen gün daha fazla bilgi sunmaktadır.
Böylece, kişisel bilgilerini paylaşma noktasında kişisel mahremiyet kaybeden internet kullanıcıları, özgür bir alan olarak niteledikleri sosyal medyanın kendi tutsaklıkları haline dönüşmesine neden olmaktadırlar.
Sonuç olarak, Kişisel mahremiyet
Yayınla cümlesi, bireyin kendisini ve hayatını milyonlarca kullanıcının gözetimine sunmak üzere teşvik etmektedir. Böylece hayatını yayınlayan bir içerik üreticisinin karşısında onu seyreden, gözetleyen ve dikizleyen milyonlarca bireyin var olmasını sağlamaktadır.
Youtube’da içerik üreten kullanıcıların bu sosyal mecra üzerinden gelir elde ediyor olmaları da kendi hayatlarına dair daha fazla bilgiyi paylaşmalarına neden olmaktadır. Zamanla içerik üreticileri, Youtube kanallarının kategorileri çerçevesinde konu sıkıntı çekmektedirler ve dolayısıyla çekim süreci daha kolay olan Vlog türüne yönelmektedirler.
Vlog türündeki videolar, içeriği üreten bireyin günlük yaşamına dair kesitler içermektedir ve mahrem alanın gözler önüne serildiği bir içerik örneği olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu video türünde bireylerin evlerini, yatak odalarını, arkadaş ortamlarını, aile ilişkilerini, ikili ilişkilerini, iş ortamlarını ve çok daha fazlasını izleyebilmek mümkün olmaktadır.
İçerik üreticilerinin günlük hayatlarını, sıradan eylemlerini ve diğer insanlarla olan ilişkilerini yayınladığı videolar Youtube’un gözetlenmeye, gözetlemeye, dikizlemeye ve mahremiyetin ihlal edilmesine neden olmaktadır.